30 Aralık 2015 Çarşamba

11:48 - Yorum yok

Osmanlı Devleti'nin sembolü haline gelen 'Osmanlı arması'



Kraliçe Victoria 19. yüzyılda bir arma tasarımı yaptırarak, Sultan Abdülmecid'e hediye eder. Prens Charles Young ismindeki bir İngiliz tarafından tasarlanan Osmanlı armasında; güneş, 2. Abdülhamit'in tuğrası, sorguçlu serpuş, kalkan, sancak, mızrak, top, kılıç, borazan, yay, çapa, hilafet sancağı, Kur'an-ı Kerim, terazi, kılıç, süngülü tüfek, şefkat nişanı, Mecidi nişanı, nişan-ı iftihar, nişan-i Osmani gibi 30 ayrı sembol bulunuyor. Abdülmecid, Osmanlı Devleti`nde ilk kez yabancı nişan kabul eden sultandır. Abdülmecid Han`ın oğlu Sultan II. Abdülhamit, babasının devrinde yapılan armaya yeni eklemelerde bulunur. 17 Nisan 1882 yılında resmi arma olarak kabul edilir ve kullanılmaya başlanır.
1- Tuğranın etrafındaki bu güneş motifi, padişahın güneşe benzetilmesinden ileri gelir
2- II. Abdülhamit`in tuğrası.
3- Sorguçlu Kavuk: Osman Gazi`yi ve tahtı temsil eder.
4- Yeşil Hilafet Sancağı
5- Süngülü Tüfek: Osmanlı ordusunun asli silahı olmuştur
6-Çift Taraflı Teber.
7-Toplu Tabanca
8-Terazi: Şeşper ve asaya asılıdır, adaleti temsil eder.
9-(Üstte)Kur`an-ı Kerim (Altta) Kanunnameler.
10-Nişan-ı Âli-i İmtiyaz.
11-Nişan-ı Osmanî
12-Asa ve Şeşper
13-Çapa: Donanmayı temsil eder.
14-Bereket Boynuzu.
15-Nişan-ı İftihar
16-Yay
17-Nişan-ı Mecidi
18-Borazan
19-Şefkat Nişanı
20-Top Gülleleri
21-Kılıç
22-Top
23-El siperlikli merasim kılıcı.
24-Mızrak
25-Çift Teber.
26-Tek Taraflı Teber
27-Bayrak
28-Osmanlı Sancağı
29-Mızrak
30-Kalkan ortasında stilize edilmiş güneş motifi ve 12 yıldız

11:30 - Yorum yok

Bilinen İlk Türk Hz. Nuh'un oğlu Yâfes’in Türk adlı oğlu




 Türkler, dünyanın en eski, asil, büyük devletler kurup, pek çok ünlü şahsiyetler yetiştiren medeni milletlerinden biridir. Türkler, Nuh peygamberin oğullarından Yâfes’in Türk adlı oğlunun neslindendir.

“Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselam’ın oğlu Yâfes’in oğlu olan kişidir.”

Mustafa Kemal ATATÜRK
Orhun Kitâbeleri’nde Türk sözü daha çok “Türk Budun” şeklinde geçmektedir. Türk Budun’un ise Türk Milleti olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade, siyasi bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzere milli bir isim haline gelmiştir.
Hz. Nuh’un Semavi kutsal kitaplara göre 3 tane oğlu vardır, bunlar: Sam, Ham( Kenan ), Yafes.
Tekvin’e göre üç temel ırk Nuh’un bu üç oğlundan meydana geldi.
·         Yafes, Yafesi ırkın
·         Ham, Hami ırkının
·         Sam, Sami ırkının atası oldu.
Nuh’un ilk torunları
·         Yafes’in oğulları:Turk, Gomer, Magog, Madai, Javan, Tubal, Meshech ve Tiras.
·         Ham’ın oğulları: Cush, Mizraim, Put, ve Canaan.
·         Sam’in oğulları: Elam, Asshur, Arpachshad, Lud ve Aram.
Altta yazılı olan bilgilerde Yafes’in oğullarının tümünün soyunu Türk olarak değerlendirildiği bilgisi göze çarpmaktadır.
– “ve gemiden çıkan Nuh’un oğulları Sam, Ham ve Yafes idiler. ve bütün yeryüzüne yayılanlar bunlardan oldu… _Kenan’ın atası Ham, (bir gün) babasının çıplaklığını gördü, kardeşlerine söyledi… (utanan) Sam ile Yafes babalarının çıplaklığını örttüler…”
– “ve Nuh dedi: ‘Kenan lanetli olsun!.. kardeşlerine kullar kulu olacaktır! Sam’ın Allah’ı Rab, mübarek olsun, ve Kenan ona kul olsun! Allah, Yafes’e genişlik versin!.. Sam’ın çadırlarında otursun!.. ve Kenan ona kul olsun!..'”
burda söylendiği gibi Sam’ın oğulları yani Araplar zamanı geldiğinde Yafes’ in oğulları yani Türklere sığınmışlardır.
bilindiği gibi Ham, eski Kenan diyarı olan şimdiki Filistin (İsrail) halkının atası idi. Bu bölge sayda şehrinden Gazza’ya kadar uzanıyordu. Yahudiler bu gruba sahip çıkarlar… ancak Tevrat’tan anladığımıza göre, bu kabileler lanetlenmiş ve diğerlerine kulluk etmeye mahkum edilmişlerdir. Kenan, Seba, Babil, Akad halkı ve kral Nemrud bu oğuldan olmadır. Tarihi gelişmeler bu laneti gerçek yapmıştır.
3. oğul Yafes ise, bizim, bütün Türk boylarının atasıdır. Görüldüğü gibi, hadislerden ve Kur’an dan çok önce Tevrat’ta da en büyük iltifata mazhar olmuş millet Türklerdir. Hz. Nuh’un, en sevgili oğlu Yafes için ettiği dua, çok derin mânâlıdır ve olduğu gibi gerçekleşmiştir.
Türkler gerçekten de 900 yıllarından itibaren Araplar’ın çadırlarında, ülkelerinde oturmaya başlamışlardır. Yine aynı tarihlerden başlayarak Hıtay’ı, Hindistan’ı, Kuzey Afrika’yı ve Avrupa’yı hakimiyetlerine almışlardır.
Yafes’e dönersek; Gomer, Magog. Madai, Tiras, Yavan, Tubal(Tuval), Meşeç adlı oğulları…. Gomar (Sümer), Magog (Gog-magog gibi), Madai (Medler) aşina gelmektedir…
Gomar’ın Togarmi, Rıfat (Dicle ve Fırat) ve Aşkenazoğulları…. Aşkenaz, Hazar soyundan olan Doğu Avrupa Musevîleri’ne verilen addır ve Yavan’ın oğlu Tarşiş bize ismen çok aşina geliyor. Bu kelimeler Türkçe özellikler taşımaktadır. Togarmi’nin (Hz. Nuh’un Yafes’ten torunu) on oğlu vardır ki, bunlar Uygur, Tiros, Avar, Hun, Barsil, Zarna (Tarniyaklı), Kozar (Hazar), Sanar, Bulgar ve Sâbir’dir. İşte biz de bunu diyoruz!  Bütün Kafkasya, Türkistan (Orta Asya), Sibirya, Balkanlar veAanadolu halklarının atası bir!.. Hz. Nuh’un oğlu Yafes’ten geldikleri için Yafetik olarak adlandırılırlar. Yafes’in en az üç oğlundan (Gomar, Magog, Madai) geldikleri için Sümer, Gog, Magog, Gur, Guz, Oğuz, Macar olarak adlandırılırlar ve Togarmi’nin on oğlundan çoğalarak pek çok soy ve boya ayrılmışlar, yüzlerce oymak ve aşiret halinde dünyaya yayılmışlardır.
Hz. İbrahim ve Türkler Tevrat’ta Hz. İbrahim, Sam’ın soyundan ve Terah’ın oğlu olarak gösterilmektedir. İslam’a göre Hz. İbrahim’in babası Azer’dir. Yani Hazar Türkü’dür. Buna göre Yafes’in soyundan olması gerekir. Zaten Arap tarihçiler de “gerçek Arapların Ad, Semud, Amalike gibi kabileler olduğunu; Hz. İbrahim’in oğlu İsmail soyunun sonradan Araplaşmış olduğunu ifade ederler. Yine Tevrat’ta Allah’ın Hz. İbrahim’e bir hitabı var ki, Hz. Nuh’un duasına cevap gibidir:
– “seni büyük millet edeceğim! ve seni mubarek kılacağım! seni mubarek kılanları, mubarek kılacağım! ve sana lanet edene, lanet edeceğim!  yeryüzünün bütün kabileleri, sende mubarek olacaktır!..”
(tekvin, 12. bab)


1 Aralık 2015 Salı

13:07 - Yorum yok

KURT VE YAVRUSU

Hikaye malum. Kurt, hayata yeni başlayan yavrusuna dünyayı tanıtmaktadır. Çıktıkları dağın zirvesinden ovada yayılan koyun sürüsünü gören yavru, babasına sorar:
-Bunlar nedir?
Babası anlatır.
-O gördüğün etrafa dağılmış yaratıklar, koyundur. Etleri çok lezzetlidir. Fırsatını bulursan hemen birini yakala. Onlar senin nasibindir.
Yavru bu defa çobanı göstererek sorar:
-Sırtında keçe, elinde değnek olan ve ayakta duran kimdir?
Baba bu defa çobanı anlatır.
-Sürünün koruyucusudur. Sakın ona yaklaşma. Gördüğün zaman kaç ve saklan.
Yavru, sürünün etrafında dolaşan köpeği merak eder.
-Orada bize benzeyen biri var. O kimdir?
Baba iç çekerek cevap verir:
-Ah balam. Asıl ocağımızı söndüren o bize benzeyip de bizden olmayandır. Sürünün köpeğidir.
Ondan uzak dur...!
Mesele biraz anlaşılıyor değil mi ? Türk olup da inkar edenler , Türklüğü sindirmeye çalışanlar , ya da yabancılara hizmet edenler. İşte bunlar kurt olamamanın verdiği karın ağrısıyla köpek olanlardır. Köpek iyi koku alır. Sürüyü korur. Bu yaptığını da çoban tarafından karnı doyurularak ödenir. Ama BOZKURT öyle değildir. Kendi başına yaşar. Avını kendi bulur. Zincirlenmektense ölmeyi yeğler. Bizlerde öyle olalım arkadaşlar. Yanlışı savunup karın tokluğuna köpek olmaktansa, doğruyu bilip başı dik bir Bozkurt olmayı isteyelim ve olalım.