12 Temmuz 2015 Pazar

07:22 - Yorum yok

Türk Mitolojisi'nden 9 İlginç Varlık



1. Erlik Han (Kötülüğün Efendisi)
Günümüzde iblis olarak kullanılan bir tür cin olmasına rağmen kötülüğü simgeleyen bir tanrı ruhudur. Altayların bir yaradılış efsanesine göre Erlik Han, dünyanın yaradılışında Tengri'ye karşı fenalık yapmış bunun sonucunda Tengri de onu ceza olarak yeraltı aleminin efendisi yapmıştır. Erlik Han, yeraltı Aleminin en alt katında yeşil demirden bir sarayda, gümüş bir tahtın üzerinde oturur. Emrinde dokuz semerli boğası olan Erlik Han yeraltı aleminde kendine koyu kırmızı ve çok az ışık veren bir güneş yaratmıştır.
2. Gezer Han
Gerçekleştirdiği akınlar ve yaptığı kahramanlıklar uzun destanlarda işlenmiştir. Tarihsel bir kişilik olduğu iddia edilmiş fakat bu ispatlanamamıştır. Mucizevi bir doğum sonucunda babasız olarak dünyaya gelmiştir. Türk destanlarındaki gibi yeraltına iner, geri dönmeyi başarır. Asıl adı Büke Beligte'dir. Tanrılar tarafından gökyüzünden yeryüzüne gönderildiğine inanılır.
3. Tulpar
Başkurt inançlarına göre Tulpar'ın kanatlarını  kimse göremez. Tulpar kanatlarını sadece karanlıkta, büyük engelleri veya mesafeleri aşarken açar. Eğer biri Tulpar'ın kanatları görürse, Tulpar'ın kaybolacağına inanılır.
4. Asena
Asena Türk mitolojisinde önemli bir rol oynayan efsanevi bir dişi kurttur. Efsaneye göre eski Türklerin en önemli hükümdarlarının mensubu olduğu Aşina, Zena, Asen ve Şunnu sülaleleri bu dişi kurt’dan üremiştir.
5. Kuyaş Han
İngilizce kaynaklarda 'Güneş Tanrısı' olarak verildiği halde Türkçe kaynaklarda bu yönde bilgiler bulmak mümkün değildir. Bu nedenledir ki günümüzde hakkında pek bilgi yoktur.
6. Tengri Han (Gök Tanrı)
Tengricilik inancına göre doğadaki tüm nesneler birer tine (ruh) sahiptir (Animizm). Tengri bunların en yücesi, en büyükleridir. İklim doğrudan Tengri'nin isteğine göre değişir. Tengri, acunda (dünyada) dengenin yaratıcısı ve koruyucusudur ve iklimlerin doğal süreçleri, iklimlerin devinimleri onun tarafından sağlanır.
Diğer tanrısal varlıklar Tengrici toplumların mitolojilerinde ve kamlarının dualarında insanlara benzer kişiselleştirilmiş bir şekilde tarif edilir, ama Tengri kişiselleştirilmez; sadece zamansız ve sonsuz mavi Gök olarak anılır.
7. Ülgen Han
Ülgen Han göğün 16. katında, Altın Dağda ikamet eder ve Altın bir taht üzerinde oturur. Tahtı ay ve güneşin ötesindedir. Gök cisimlerini ve hava olaylarını yönetir. Ülgen Han ayrıca iyilik yapmayı da çok sever.
8. Ak Ana
Henüz hiçbir şey yaratılmamışken ve yalnızca uçsuz bucaksız bir su varken, sonsuz sulardan çıkıp Tanrı Ülgen’e yaratma ilhamını vererek tekrar sulara dalmıştır. Işıktan (cisimsel olmayan) bir bedeni vardır. Başında gücü simgeleyen ve taca benzeyen zarif boynuzları bulunur. Alt kısmında denizkızı gibi çok uzun, hafif maviye çalan bir balık kuyruğu vardır. Etrafında denizyıldızları dolaşır. Hayatın başlangıcına dair ne varsa hepsine ruh vererek yaşam döngüsünü başlattığına inanılır.
9. Kayra Han
Tanrıların en büyüğü ve en önemlisidir. Her şeyin yaratıcısıdır. Mutlak üstünlüğü vardır. Göğün 17. katında oturur. Diğer Tanrıları da o yaratmıştır. Bu anlamda diğer Tanrıların kendisiyle kıyaslandığında, emirlerini yerine getiren veya verdiği görevleri yineleyen birer melek konumunda olduğu yaklaşımı yanlış olmayacaktır. Ancak İslam öncesi Türk kültüründe melek veya benzeri bir kavram yer almadığı için bu sonuca yalnızca kıyaslama neticesinde ulaşılabilir. Evrenin yazgısını belirler. İyilik yönü ağır basar. Yeryüzünü yarattıktan sonra dokuz dallı bir ağaç (çam veya kayın) dikmiştir. Bu ağaç yerle göğü birbirine bağlayan yaşam ağacı “Uluğ Kayın”dır. İnsanların atası olan dokuz kişi bu ağacın dallarından türemiş ve dokuz boy (dokuz ırk) bu kişilerin soyundan ortaya çıkmıştır.

07:04 - Yorum yok

Türklerin de kullandığı Çavuş Oku nedir?


Çavuş oku tarihte Türkler tarafından kullanılmış bir ok çeşididir. Öldürme amaçlı olmayan çavuş oku çıkardığı sesle askerlere nereye yüklenileceğini göstermek ve düşmanın moralini bozmak amacıyla kullanılır. Okun temreni üzerinde delikler açılmıştır; ve ok fırlatıldığında delikten hızla geçen hava tiz bir ses çıkarır. Bu nedenle çavuş okuna ıslık çalan ok, ıslıklı ok veya vızlayan ok da denir.

Çin tarih kaynaklarında aktarıldığı üzere çavuş okunun mucidi bizzat Mete Han'dır. MÖ 209'da kendi ordusunu eğitmeye başlayan Mete Han, ıslıklı bir ok yapıp bu oku nereye atarsa, askerlerinin de kendisini takip etmesini istemiştir. Baideng'de Çinlileri kıstıran Hun ordusunda bu oklardan yüzlercesinin bulunduğu düşünülmektedir.

Osmanlı ordusunda çavuş oku daha çok talimat verme amacıyla kullanılmıştır. Ok ancak kıdemli komutanlara (çavuşlara) tahsis edilmiş, onlar da okun sesini kullanarak askerleri yönlendirmiştir.

06:57 - Yorum yok

Türk Savaşcıların Fiziksel Özellikleri

1) Atalarımız sakallarını kazıtır, bıyığa ise önem verir,bıyık bırakırlardı.Bıyık bırakmak bir zorunluluk değil bir tercihti.Bıyık bırakmayan Türklerde vardı.Hafif sakal bırakmakta bu tercihlerden bir tanesiydi.
2) Saçlar genelde uzun tutulur.Omuz başına veya omuzu geçecek şekilde uzatılırdı.Bazı Türk savaşçıların uzun saçlarını yanlardan ördükleri de görülürdü.
3) Başa genelde koyun derisinden,kakım ve samur postundan yapılan tepesi sivri veya düz “börk”,üç dilimli taçlar ile tepesi düz ve yuvarlak başlıklar giyerlerdi.Bazen de uzun ipekli bez parçalarını birkaç defa dolanacak ve arkaya sarkıtacak biçimde pay bırakarak başlarına sararlardı.
4) Eskiden Türklerde küpe önem atfedilen bir aksesuardı.Erkek savaşçıların bazılarının da küpe taktığı biliniyor.Yalnız kadın ve erkeklerin taktıkları küpeler arasındaki farklılıkları bilemiyoruz.
5) Yüzük takmak Türk erkek ve kadınlarının vazgeçilmezlerindendi.Yüzük genelde yüzük parmağına veya baş parmağa takılırdı.
6) Kadınların taktığı bilezikler burma,akarsu,akıtma,dilmiç,kabara,şeve,tor,yandım, kol bağı ve kolçak gibi isimlerle isimlendirilirdi.Bazı erkek savaşçılar deri veya metalden yapılma bileklik ve pazubant takarlardı.
7) Eskiden Türkler kaftana “kaptan“ derlerdi.Kaftanlar boy,biçim ve yöre bakımından farklı isimlendirilirlerdi.Bazı kaftanlar yırtmaçlı bazıları yırtmaçsızdı.Kaftan ve cüppe farklı şeylerdir.Mevsimine göre içi pamuklu veya pamuksuz olarak imal edilen kaftanların kalmaki,çukal,kemse(a)l,kapama,çapan gibi isimleri vardı.
8) Eskiden Türkler içe giyilen elbiselere “iç don,içlik“,dışa giyilen elbiselere “dış don,dışlık“ adını verirlerdi.Daha sonraları “urba“ veya “ruba“ sözcükleri de elbise manasında kullanılmıştır.
9) Elbiseler saten,ipek,yün,pamuk,keçe gibi malzemelerden imal edilirdi.Deri de elbise yapımında sıkça kullanılan bir malzemeydi.
10) Gömlek(kollu veya kolsuz),kayış,kemer(bel bağı,bilbo),kuşak mutlaka kullanılan giyim malzemeleri idi.Elbiselere cep yapılması ihmal edilmezdi.Mendil kullanımı yaygındı.Kuşak,kemer ve kayışlara hançer,bıçak ve kama takılırdı.
11) Eskiden Türkler eyer çantasına “yançık“ derlerdi.
12) Bazı atalarımız boyun bağı da kullanırlardı.
13) Pantolonun mucidi atalarımızdır.Pantolonlar ketenden,deriden,yünden ve
kumaşlardan imal edilirdi.Pantolonlar ata binmeye,savaşmaya ve rahat hareket etmeye uygun bollukta imal edilirdi.
14) Çizmeler tam(tomak) ve yarım boy(edik) olmak üzere keçe ve deriden imal edilirdi.
15) Eskiden Türkler ayakkabıya “başmak,edik,çarık,çedik,sokman,oltan(ortan) ,kaloş (galoş)“ derlerdi.
16) Atalarımız kış aylarında kürkte giyerlerdi.
17) Bazı Türkler,elbiselerini gümüş ve altın işlemelerle süslerlerdi.Ama sadelik genelde tercih edilen bir durumdu.Savaş elbiseleri sade,rahat, hareket ve manevra imkanı sağlayan elbiselerdi…